5 Eylül 2017 Salı
Vazgeçmek ya da Vazgeçmemek
Senelerden 2008, günlerden 20 Haziran. O zamanki adı ile ÖSS'ye harıl harıl çalışmaya henüz başlamamışım. Milli Takım 2002'den beri ilk kez bir şampiyonaya katılmış. 20 Haziran 2008 günü akşam maç saatini bekliyorum. İçimde öyle bir heyecan, öyle bir umut var ki, Hırvatistan'ı yenip yarı finale çıkacağımızdan sonuna kadar eminim. Ne de olsa İsviçre'yi son dakikada yenmişiz. Çek Cumhuriyeti'ne son 15 dakikada 3 gol ardı ardına atmışız. Maç saati artık yaklaşırken, maçı evde tek başıma seyretmek yerine, dev ekran kurulan bir parka giderek, o coşkuyu kalabalıkla yaşamak istiyorum. Maç başladı. Hırvatistan, tabiri caizse bizim direkleri dövüyor. Bir sağdan geliyorlar bir soldan. Bizim de onlarınki kadar net olmasa da birkaç atağımız oluyor ve normal süre bitiyor. Uzatmalarda da dakika 118'i gösterirken yani bitime 2 dakika kalmışken o talihsiz golü yiyoruz. O zamana kadar tuttuğum takım olan Fenerbahçe'nin Avrupa maçında tur atlaması için son 5-10 dakikada 2 gol atması gerekirken bile maçı izlemeyi bırakmayan ben, o gün öyle bir hayal kırıklığına uğruyorum ki; hayatımda ilk kez bir maçın son saniyelerini izleyemeyip gözü yaşlı bir şekilde Rüştü'ye kızarak evin yolunu tutuyorum. Maçı izlediğim parktan yokuş aşağı inmiş, henüz 200-300 metre uzaklaşmışken, büyük bir kalabalığın "gooool" sesini duydum. Üzüntüden dolayı kendini kaybetmiş olan ben, birkaç saniye duraksayıp kendime geldikten sonra, yukarıya, dev ekranın kurulduğu yere, kalabalığın coşkusuna ortak olabilmek için öyle bir koştum ki anlatamam. İnanılmaz sevinçliyim, harikulade şekilde mutluyum ama Semih'in o golünü canlı bir şekilde izleyemedim. Aradan 14 yıl geçmiş, televizyonda her o gole rast geldiğimde sanki ilk kez görüyormuş gibi izlerim. İşte o vazgeçiş bana çok büyük bir ders olmuştur. Büyük hayal kırıklığıma yenik düşüp 2 dakika daha sabredemeyip umudumu kaybettiğim için o golü canlı bir şekilde göremedim. Bu yüzden ne zaman hayal kırıklığına uğrasam tam vazgeçecekken o gol gelir aklıma. Tam umudumu kaybedecekken o vazgeçişi hatırlayıp son bir adım daha atmaya çalışırım. Takımı 3-0 yenikken 90+1'de gol atıp, koşa koşa gidip topu ağlardan alan ve 1 dakikada 2 gol daha bulma umudu olan oyuncunun en sevdiğim insan tipi olması da bu yüzdendir. Hayaller motivasyon kaynağı, vazgeçişler ise pişmanlıkların temelidir. Vazgeçmezsek geç olur güç olur ama bir şekilde olur.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder